|
Elmas Tepesi - Bölüm 1 (yazan: Medi)
|
|
Çok soðuk bir geceydi, insan iliklerine kadar üþüten bir gece... Korkunç bir gürültü gelmeye baþlamýþtý, sanki büyük bir kalenin kapýlarý açýlýyordu. Her þey hýzla ilerlemeye baþladý - bir radara binmiþ kadar hýzlý, ve sonra yavaþladý. Hýzdan gözleri mi bulanmýþtý yoksa gözü mü seðiriyordu; ortada yatan yaþlý, kahverengi köpeðin etrafýný bulanýk görmeye baþlamýþtý. Köpeðin aðzý kan içindeydi, aðzýnýn kenarýna büyükçe bir kanca girmiþti sanki. Ama köpek hareketsiz yatýyordu, acý çekmiyordu artýk... Hiç sesi çýkmýyordu. Birden bir çift göz göründü, sonra bir býçak, ardýndan kanlar içinde yatan köpek, sonra bir adam bir býçak ve...
Çaðatay birden yataðýndan sýçradý. Gördüklerinin kabus olduðunu anlayýnca rahatladý ve derin bir nefes aldý. Burnuna kadar inen terlerini pijamasýyla sildi ve saðýna doðru döndü.
Kütüphanesinde bulunan köpek biblolarýný inceledi ve ortada duran en büyük ve en sevdiði Ýrlanda Seteri'ne baktý. Rüyasýndaki köpeðe öyle çok benziyordu ki... Rüyasýný hatýrlayýp irkildi ve yorganý üzerinden bir hamle ile itti, mutfaða doðru yürüdü. (annesi tüm ýþýklarý kapattýðý için az kalsýn düþüyordu) Pencereden dýþarý baktý: Dýþarýsý hala zifiri karanlýktý- tek bir yýldýz bile göremedi. Bir bardak alýp sürahiden su doldurup içti. Bir dikiþte bitirdi ve bir an dalýp gitti. Ardýndan içine çekerek odasýna döndü, son defa o kýzýlýmsý köpek biblosuna baktý ve gözlerini kapattý.
Sabah olduðunda kalkýp salona gitti. Uzaktan gözlerini kýsýp saate baktý ve bir çýðlýk kopardý.
-Ya anne niye uyandýrmadýn ya? Baksana kaç olmuþ saat... Of ya, beklemezler beni þimdi...
Annesi gazetesinden kafasýný kaldýrdý, sonra diðer eliyle eline sabah kahvesini aldý.
-Oðlum, ilk önce bi günaydýn denir, öyle anneye baðýrýlmaz... Günaydýn. Haydi sofraya, daha makineyi çalýþtýracaðým. Ye de kalk.
-Anne ne yemesi ben geç kaldým diyorum sen ne diyorsun. Yiyemem þimdi.
Çaðatay hýzla içeri koþtu ve giyinmeye baþladý.
-Dýþarýda bir þeyler ye ama... Hem çorap da giyin, hava çok soðuk!
Annesi Çaðatay ile ilgilense de fazla üstüne düþmezdi. Artýk 16 yaþýna gelmiþ bir çocuða ne kadar karýþabilirdi ki. Çaðatay yine de annesinin bu kadar ilgilenmesine þükrediyordu. Çünkü babasý, aksine, onunla hiç ilgilenmezdi; fakat her seferinde "gýcýklýk" yapmak istermiþ gibi ortaya bir þeyler atar, kýzar ve söylenirdi. Yaþýndan dolayý deðildi bu, hep böyleydi ve ne yazýk ki böyle kalacaktý.
Elinde büyük bir tabakta tostuyla her zamanki ifadesini takýnýp:
-Çaðatay, yine nereye gidiyorsun? Dün bütün akþam bilgisayarla uðraþtým- bütün köpek temalarýný yüklemiþsin her taraf köpekti. Yavaþlatmýþsýn. Kaç defa uyarmam gerek? Hem ne bu, köpek sevdasýdýr gidiyor, ha? Zaten bütün odan köpeklerle dolu. Bak, son defa uyarýyorum, yoksa bilgisayarý rüyanda görürsün!!..
Çaðatay'ýn babasý keldi ve çok yaþlýydý. Oysa ne kadar da tartýþmaya hevesli genç bir adam gibi görünüyordu. Babasýný hiç susmayacaðýný bilen Çaðatay, dinliyormuþ gibi yapýp kapýda saða sola bakýndý. Sonra " Hýhý.." diyip kapýyý hýzla çarparak dýþarýya, arkadaþlarýyla buluþacaðý yere gitmek için yola koyuldu.
|
|
|